8 Eylül 2012 Cumartesi


                                               Lüzumlu Adam İshak Alaton


İshak Alaton, Alarko Holding yönetim kurulu başkanı. İstanbul Kuledibi’nde 1927 yılında dünyaya gelmiş. İshak Bey ile gazeteci- yazar Mehmet Gündem güzel bir söyleşi gerçekleştirmiş ve “Lüzumlu Adam İshak Alaton” isminde bir biyografi kitabı ortaya çıkmış. Kitap, ilk olarak Alaton ailesini anlatıyor. Alatonların İspanya sürgününden Ankara’ya oradan da İstanbul’a gelişlerinden bahsediyor. İlerleyen sayfalarda İshak Alaton çocukluk yıllarını, acısını çok çektikleri varlık vergisi darbesini, iş hayatına nasıl başladığını, başarılarını ve başarısızlıklarını anlatıyor. Kitabı okuduğunuzda hayatınızda mutlaka birşeyleri değiştireceği inancındayım. Çünkü bu kitap sadece başarıları anlatmıyor. İshak Bey’in tek başına yaptığı hatalardan da sonradan tanıştığı ortağı Üzeyir Garih ile birlikte yaptığı yanlışlardan da bahsediyor. Kitabın satır aralarında özellikle gençlere çok büyük dersler vermiş İshak Bey. Kitapta benim en çok hoşuma giden nokta ise şu satırlar oldu; “ Bir miktar paraya sahip olduktan sonra daha fazla paranın mutluluğa çok fazla katkısı olmadığı neticesine vardım. Paranın ötesinde arayışlarım oldu. O da nedir diye kendime sorduğum zaman itibar, saygınlık olduğunu düşündüm. Saygın bir ömür, zengin bir hayata tercih edilir."

İshak Alaton’un dedeleri  1492 yılında İspanya’dan sürgün edilen ve Osmanlı Devleti’ne sığınan Sefarad Yahudileri’nden. Babası İstanbul da ithalat yapan bir tüccar. İshak Bey daha liseyi bitmeden 17 yaşında iş hayatına atılıyor. İlk olarak bir şirkette  getir götür işlerini yapmayla işe başlıyor.  Bir gün çalıştığı şirket Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin havalandırma tesisatının taahhüdünü yükleniyor.   Alarko’yu kurma fikride daha o zamanlar aklına geliyor.  Varlık vergisi diye bir şey çıkınca Alaton ailesinin elinde avucunda ne varsa hepsi gidiyor. Ödenemeyen borçlar içinde baba Hayim Alaton tutuklanıyor ve çalıştırılmak üzere  Aşkale’ye gönderiliyor. Böyle olunca İshak Alaton liseden sonra eğitim hayatını sonlandırıyor.

İngilizceyi Askerlikte Öğreniyor

İshak Alaton askerliğini yedek subay asteğmen tercüman olarak yapıyor. Kendisinin Fransızcası var. Ancak tercüman olarak Türk askerlerini silahlar hakkında eğiten bir Amerikalı binbaşının yanına veriliyor. Tabi Alaton’un İngilizcesi yok, anlaşamıyorlar. Sonra binbaşı ile şöyle bir anlaşma yapıyor;     “ Ya beni geri gönderirsin, Ankara’ya giderim oradan yeni birisinin gelmesi birkaç ayı bulur. Veya bana İngilizce öğretirsin.” Komutana bunu kabul ettiriyor. Alaton bu sayede askerlikte 28 gün, yani dört hafta aralıksız İngilizce çalışıyor ve binbaşının derslerde tercümanlığını yapmaya başlıyor.

Alarko’nun Kuruluşu

Askerlik bitmeden daha birçok yere iş için mektuplar yazıyor. Askerlik sonrasında ise sadece bir yerden cevap geliyor ve Mehmet Kavala’nın yanında işe başlıyor. Burada çalışırken İsveç konsolosu ile tanışıyor. Konsolosun yardımı ile İsveç’te bir iş buluyor ve kaynak işçisi oluyor. İsveç’te üç ayrı işte çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönüyor.  Fransızca ve İngilizce’nin yanına birde İsveççe de ekliyor İshak Bey. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre iş arıyor fakat istediği gibi bir iş bulamıyor. Sonra kendi işini kurmaya karar veriyor ancak diploması olmadığı için diplomalı bir ortak olması gerektiğini düşünüyor. İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olan Üzeyir Garih ile tanışıyor. Birlikte Alarko Kolektif Şirketi’ni kuruyorlar. İlk yerleri Vefai Han da merdiven altına gelen tek camlı küçük bir oda.  İki masa üç iskemle var. Ticari işlere İshak Alaton, teknik işlere Üzeyir Garih bakıyor. İlk kazandıkları para ise 100 lira.  

Bununlar ilgili olarak İshak Bey şöyle diyor “Evet sadece 100 lira kazandık ama mutluyuz, çünkü o gün için hedefimiz bir anda büyük paralar kazanmak değil. Var olmak, tecrübe kazanmak, yer edinmek, saygın bir firma olarak iz ve isim bırakmak.” Günümüzde tecrübe yoksunu üniversite mezunlarımız için bu dikkate değer bir örnek sanırım. Üniversiteyi bitiren vatandaş nedense hemen milyarlar veren işlerin kendilerini beklediğini düşünür. Öyle bir beklentisi vardır. Hiçbir tecrübe yaşamamışsın, üniversite hayatın boyunca kafelerde kantinlerde oturmaktan, eğlenmekten başka bir şey yapmamışsın ve yüksek ücretli işler istiyorsun. Maalesef güzel ülkemin üniversite öğrencilerinin hali hiçte içler açıcı değil.

Biz Lüzumlu Adam’a geri dönelim.  Yıllar içinde Alarko Kolektif Şirketi büyüyor ve holdinge dönüşüyor. İshak Alaton Türkiye’nin sosyal meseleleri ile ilgilenmeye başlıyor. Bu işler sebebiyle Türkiye bürokrasisiyle karşılaşıyor.  Alaton’ın şöyle bir tespiti var; “Türkiye’nin en büyük felaketi, siyasetçi ile toplum, yani yöneten ile yönetilen arasındaki uzaklık, birbirini anlamaması… İşçinin ona yarı ilah olarak bakması, onun ise işçiye beş paralık çöp gibi görmesi.”

Masonluğum Uykuda

Birgün Yahudi Cemaati’nden birileri geliyor ve İshak Alaton’a masonluğu anlatıyor. Peşinden de kendisini Masonluğa davet ediyorlar. Masonlukta içeriden davet gelmeden locaya girmeniz mümkün değil tabi. İshak Bey’e ortağınız Üzeyir Garih bizde üye, onun önerisi ile sizi davet ediyoruz diyorlar.  Daveti kabul ediyor ve bazı programlara katılıyor. Ancak kendi söyleyişiyle “Masonluk pek cazip gelmedi” diyor. Bilindiği gibi Masonluktan çıkmak gibi bir şey yok. Ömür boyu devam ediyor. Ancak masonluğunuzu uykuya alabilirsiniz. İshak Bey’de daha başlarda masonluğunu uykuya almış.

Çocuklarını yetiştirmesi

Türkiye’den niye dünyada adını duyuracak gençler çıkmıyor diye sorar dururuz. Çünkü daha çocukluktan onları tembelliğe alıştırıyoruz, düşünmelerine koşturmalarına fırsat verecek zorluklar yaşamalarına müsaade etmiyoruz. Bizim anne babalarımız bizlere kıyıp burnumuzun sürtmesine izin vermiyorlar. İshak Bey, çocuklar bizde şımarık, savurgan ve sırf tüketici olarak yetişmediler, kıymet bildiler, üretmeyi keşfettiler diyor. Kızı Leyla Alaton, kendi girişimleriyle ABD’de okuyacak okul buluyor. Oraya gittikten sonrada deri kemer satarak parasını kazanmaya başlıyor. Sonra kendi şirketini kuruyor.  Aynı şekilde oğul Vedat Alaton da vakumlu süpürge satıyor. Sonraları şirketin şantiyesinde çalışmaya başlıyor. Bakın, şirketin yönetim binasında değil, şantiyesinde başlıyor işe.

Güne Nasıl Başlıyor?

Sizce İshak Alaton güne saat kaçta başlıyordur? “Günü yakalamak istiyorsan erken kalkacaksın. ” diyen İshak Bey her sabah 05.30’da güne başlıyor. Her zaman çalışanlarından önce iş yerinde olurmuş kendisi.
  ***
Kitabı okurken aldığım notlardan güzel bir yazı çıkartma çalıştım. Biraz uzun bir yazı oldu ama inanın Lüzumlu Adam İshak Alaton kitabında anlatılmaya değer o kadar çok şey var ki. Bu kitap ile adeta yaşamadığı bir 85 yılın tecrübesini ediniyor insan. İş hayatından günlük hayata, çocukların nasıl yetiştirileceğinden evlilik kurumuna kadar birçok şey hakkında önerilerde bulunuyor İshak Bey. Mehmet Gündem’in kaleminden çıkan bu kitabı vakit bulduğunuz anda alıp okumanızı öneririm.

Ramazan Durmuş