Lüzumlu Adam İshak Alaton
İshak Alaton’un dedeleri 1492 yılında İspanya’dan sürgün edilen ve
Osmanlı Devleti’ne sığınan Sefarad Yahudileri’nden. Babası İstanbul da ithalat
yapan bir tüccar. İshak Bey daha liseyi bitmeden 17 yaşında iş hayatına
atılıyor. İlk olarak bir şirkette getir
götür işlerini yapmayla işe başlıyor. Bir
gün çalıştığı şirket Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin havalandırma
tesisatının taahhüdünü yükleniyor.
Alarko’yu kurma fikride daha o zamanlar aklına geliyor. Varlık vergisi diye bir şey çıkınca Alaton ailesinin
elinde avucunda ne varsa hepsi gidiyor. Ödenemeyen borçlar içinde baba Hayim
Alaton tutuklanıyor ve çalıştırılmak üzere
Aşkale’ye gönderiliyor. Böyle olunca İshak Alaton liseden sonra eğitim
hayatını sonlandırıyor.
İngilizceyi Askerlikte Öğreniyor
İshak Alaton askerliğini yedek
subay asteğmen tercüman olarak yapıyor. Kendisinin Fransızcası var. Ancak
tercüman olarak Türk askerlerini silahlar hakkında eğiten bir Amerikalı
binbaşının yanına veriliyor. Tabi Alaton’un İngilizcesi yok, anlaşamıyorlar. Sonra
binbaşı ile şöyle bir anlaşma yapıyor;
“ Ya beni geri gönderirsin, Ankara’ya giderim oradan yeni birisinin
gelmesi birkaç ayı bulur. Veya bana İngilizce öğretirsin.” Komutana bunu kabul
ettiriyor. Alaton bu sayede askerlikte 28 gün, yani dört hafta aralıksız
İngilizce çalışıyor ve binbaşının derslerde tercümanlığını yapmaya başlıyor.
Alarko’nun Kuruluşu
Askerlik bitmeden daha birçok
yere iş için mektuplar yazıyor. Askerlik sonrasında ise sadece bir yerden cevap
geliyor ve Mehmet Kavala’nın yanında işe başlıyor. Burada çalışırken İsveç
konsolosu ile tanışıyor. Konsolosun yardımı ile İsveç’te bir iş buluyor ve
kaynak işçisi oluyor. İsveç’te üç ayrı işte çalıştıktan sonra Türkiye’ye
dönüyor. Fransızca ve İngilizce’nin
yanına birde İsveççe de ekliyor İshak Bey. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre
iş arıyor fakat istediği gibi bir iş bulamıyor. Sonra kendi işini kurmaya karar
veriyor ancak diploması olmadığı için diplomalı bir ortak olması gerektiğini
düşünüyor. İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olan Üzeyir Garih ile tanışıyor.
Birlikte Alarko Kolektif Şirketi’ni kuruyorlar. İlk yerleri Vefai Han da
merdiven altına gelen tek camlı küçük bir oda.
İki masa üç iskemle var. Ticari işlere İshak Alaton, teknik işlere
Üzeyir Garih bakıyor. İlk kazandıkları para ise 100 lira.
Bununlar ilgili olarak İshak Bey
şöyle diyor “Evet sadece 100 lira
kazandık ama mutluyuz, çünkü o gün için hedefimiz bir anda büyük paralar
kazanmak değil. Var olmak, tecrübe kazanmak, yer edinmek, saygın bir firma
olarak iz ve isim bırakmak.” Günümüzde tecrübe yoksunu üniversite
mezunlarımız için bu dikkate değer bir örnek sanırım. Üniversiteyi bitiren
vatandaş nedense hemen milyarlar veren işlerin kendilerini beklediğini düşünür.
Öyle bir beklentisi vardır. Hiçbir tecrübe yaşamamışsın, üniversite hayatın
boyunca kafelerde kantinlerde oturmaktan, eğlenmekten başka bir şey yapmamışsın
ve yüksek ücretli işler istiyorsun. Maalesef güzel ülkemin üniversite
öğrencilerinin hali hiçte içler açıcı değil.
Biz Lüzumlu Adam’a geri dönelim. Yıllar içinde Alarko Kolektif Şirketi büyüyor
ve holdinge dönüşüyor. İshak Alaton Türkiye’nin sosyal meseleleri ile
ilgilenmeye başlıyor. Bu işler sebebiyle Türkiye bürokrasisiyle karşılaşıyor. Alaton’ın şöyle bir tespiti var; “Türkiye’nin en büyük felaketi, siyasetçi ile
toplum, yani yöneten ile yönetilen arasındaki uzaklık, birbirini anlamaması…
İşçinin ona yarı ilah olarak bakması, onun ise işçiye beş paralık çöp gibi
görmesi.”
Masonluğum Uykuda
Birgün Yahudi Cemaati’nden
birileri geliyor ve İshak Alaton’a masonluğu anlatıyor. Peşinden de kendisini
Masonluğa davet ediyorlar. Masonlukta içeriden davet gelmeden locaya girmeniz
mümkün değil tabi. İshak Bey’e ortağınız Üzeyir Garih bizde üye, onun önerisi
ile sizi davet ediyoruz diyorlar. Daveti
kabul ediyor ve bazı programlara katılıyor. Ancak kendi söyleyişiyle “Masonluk
pek cazip gelmedi” diyor. Bilindiği gibi Masonluktan çıkmak gibi bir şey yok.
Ömür boyu devam ediyor. Ancak masonluğunuzu uykuya alabilirsiniz. İshak Bey’de
daha başlarda masonluğunu uykuya almış.
Çocuklarını yetiştirmesi
Türkiye’den niye dünyada adını
duyuracak gençler çıkmıyor diye sorar dururuz. Çünkü daha çocukluktan onları
tembelliğe alıştırıyoruz, düşünmelerine koşturmalarına fırsat verecek zorluklar
yaşamalarına müsaade etmiyoruz. Bizim anne babalarımız bizlere kıyıp burnumuzun
sürtmesine izin vermiyorlar. İshak Bey, çocuklar bizde şımarık, savurgan ve
sırf tüketici olarak yetişmediler, kıymet bildiler, üretmeyi keşfettiler diyor.
Kızı Leyla Alaton, kendi girişimleriyle ABD’de okuyacak okul buluyor. Oraya
gittikten sonrada deri kemer satarak parasını kazanmaya başlıyor. Sonra kendi
şirketini kuruyor. Aynı şekilde oğul
Vedat Alaton da vakumlu süpürge satıyor. Sonraları şirketin şantiyesinde
çalışmaya başlıyor. Bakın, şirketin yönetim binasında değil, şantiyesinde
başlıyor işe.
Güne Nasıl Başlıyor?
Sizce İshak Alaton güne saat
kaçta başlıyordur? “Günü yakalamak istiyorsan erken kalkacaksın. ” diyen İshak
Bey her sabah 05.30’da güne başlıyor. Her zaman çalışanlarından önce iş yerinde
olurmuş kendisi.
***
Kitabı okurken aldığım notlardan
güzel bir yazı çıkartma çalıştım. Biraz uzun bir yazı oldu ama inanın Lüzumlu
Adam İshak Alaton kitabında anlatılmaya değer o kadar çok şey var ki. Bu kitap
ile adeta yaşamadığı bir 85 yılın tecrübesini ediniyor insan. İş hayatından
günlük hayata, çocukların nasıl yetiştirileceğinden evlilik kurumuna kadar
birçok şey hakkında önerilerde bulunuyor İshak Bey. Mehmet Gündem’in kaleminden
çıkan bu kitabı vakit bulduğunuz anda alıp okumanızı öneririm.
Ramazan Durmuş